Vefatının 55. Sene-i devriyesinde, Bediüzzaman Hazretlerini rahmetle anarken, kendisine 'Bediüzzaman' lakabı niçin verilmiş? Bunun üzerinde biraz durarak yazıma başlamak istiyorum.
Herkes takdir eder ki, bir eser zorla okunmaz. Bir kitabın veya eserin çok okunuyor olması, içindekiler ve muhtevasıyla alakalıdır.
Bugün dünyada, istatistikî bilgilere göre, en çok okunan kitap, tabii ki içindeki hakikatlerin ezeli ve edebi olduğu yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir.
İkinci olarak dünyada en çok okunan kitaplar, Bediüzzaman Hazretlerinin te'lifi olan Risale-i Nur'lardır. Bu eserleri okuyan insan kesimi ise, okumuş yazmış diyebileceğimiz, başta akademik çevreler ve daha çok tahsil görmüş insanlardır.
Yine başka bir istatistikî bilgi ise, dünyada Müslüman olanların ortalama üçte biri, Risale-i Nur vesilesi ile İslam dinini seçmektedir. Ve gün geçtikçe güncelliği azalmamakla birlikte artmaktadır.
Bu kadar bilgi bile, Said Nursi Hazretleri'nin 'Bediüzzaman' lakabını almasını hak ettiğini göstermektedir.
Bu eserlere, zaman ilerledikçe ilginin artmasının esas sebebi, tabii ki, Kur'an-ı Kerim'in daha çok asrımıza bakan ayetlerini tefsir etmesi, zamanın getirdiği ihtiyaçlara cevaplar vermesidir. Çünkü her asrın ve zamanın, kendisine has soruları vardır.
Merhum Akif'in çok meşhur olan şu mısralarını yeri gelmişken analım:
'Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı'
Kur'an-ı Kerim nazil olduktan günümüze kadar yazılan tefsir sayısı, tahminen 350.000 civarındadır. Bunların birçoğu kaybolmuş olsa bile, zamanımıza kadar ulaşan en az on binlerce tefsir vardır.
Risale-i Nur'un dışındaki tefsirler, muhakkak çok değerli eserler ve yorumlardır. Fakat özellikle zamanımızda Risale-i Nur'ların öne çıkmasının mutlaka birçok sebebi vardır.
Akademik çevrelerde tezlere, uluslar arası konferanslara ve birçok uluslar arası sempozyumlarda gündem olmasına rağmen, Türkiye'mizde, özellikle ilahiyat çevrelerimizde hak ettiği ilgiyi görmemesi, bizleri üzmektedir.
Tabii ki, tatmayan bilmiyor! Risale-i Nur'ları anlayarak okuyanlar bilir! Defaatle okunmasına rağmen, yine okuma ihtiyacı hissediyor insan!
İsteyerek ve severek defalarca kendisini okuttuğuna göre, okuyanlar, içinde bir şeyler bulmasalar, niçin tekrar tekrar okusunlar!
Bu durum bile tek başına, dikkatleri Risale-i Nur'a çekmeye önemli bir sebeptir diye düşünüyorum. Çünkü insana, en önemli vazifesi olan 'Allah'ı tanıma' fikri kazandırdığı için, bu 'iman ilmi' nin de sonu olmadığından dolayı, tekrarı, değil usandırmak, tam tersi lezzetini arttırıyor.
Risale-i Nur ve Bediüzzaman söz konusu olunca, söylenecek çok söz var. Son olarak dikkatlerinizi birazcık Risale-i Nur'lara çekmek için, şunları söyleyip yazımızı sonlandıralım:
Risale-i Nur'lar, önce insanın ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, dünyadaki vazifesinin ne olduğunu, Yaradan'ımızın nasıl bir varlık olduğunu, öldükten sonra dirilme konusunda, adeta insanı ahiretin sokaklarında gezdirdiğini, zamanın getirdiği ve insanların kafasını kurcalayan sorulara, aklı ikna edici cevaplar sunduğunu, anlayarak okuyanlar bilmektedirler.
Özellikle, ahireti (öldükten sonra dirilme) anlatan 10. Söz, dünyada rehberimiz olan Peygamber Efendimiz'i (A.S.M) tanıtan ve Peygamberliğini izah ve ispat eden 19. Söz, yine bir türlü halledemediğimiz 'KADER' konusunu, herkesin anlayacağı bir şekilde izah eden 26.Söz, içindeki incilerden birkaç tanesidir.
Hepimizi Risale-i Nurlar'la baş başa bırakıyor, muazzez ruhlarına tekrar rahmet dilerken, Fatiha'mızı kendisinden eksik etmemeyi temenni ediyorum.
Saygılarımla…