Rize’ye gelen her siyasetçi önce bir bardak çay içer, sonra nutkunu çeker.
Dün de öyle oldu.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici Rize’den mesajlarını verdi, laflar güzel, tespitler yerinde…
Ama masada hâlâ iki eksik var: Çay fiyatı, Çaykur işçisi de kaderine terk.
Laf tamam, hesap eksik.
RİZE’DE ÇAY SOHBETİ, MASADA KİM YOK?
“Rize deyince çay gelir akla” dedi… Doğru.
“Çayda destekleme hatırı sayılır biçimde artmalı” diyor… O da doğru.
“Devlet zamanında alım yapsın, parasını da zamanında ödesin” diyor… Bu da yıllardır söylediğimiz.
Ama ha bu meydanda birileri hâlâ şunu sormuyor:
“Peki bunu kim yapacak?”
Mevsimlik işçilerden bahsediyor, 6 ay çalışıyorlar, 12 ay çalışsınlar, diyor.
Güzel.
Ama o işçilerin gözü, kulağı sadece salonda değil ki…
Her kampanya döneminde aynı cümleyi duyup, sonra yine 6 ay evde oturmayı çok yaşadılar.
Emekli, asgari ücretli, çiftçi… Hepsine dokunan sözler var.
Rakamlar şık, tablo sert:
En düşük emeklinin maaşı, memurun üçte ikisinden üçte bire düşmüş.
Enflasyon hesabında asgari ücretli içeride kalmış.
İyi güzel de…
Rize’nin dağında tarlada 50 kiloluk çuvalı sırtlayan üretici şunu bekliyor:
“Kim konuşursa konuşsun, sonunda benim cebimde ne değişecek?”
Kâğıt üzerindeki her vaat güzeldir; mesele, desteklerin çayın buharı gibi havaya karışmamasıdır.
Bir yudumluk söz:
Çayın buharı çok, ama hak edenin cebine düşen damla az olursa, bardak dolu görünse de gönül boş kalır.
UÇAR’LA UÇAR MI BU TAKIM?
Rizespor’da Uçar dönemi bir puanla başladı.
Sahada hırs var, mücadele var, pozisyon var…
Skor tabelasında ise yine “idare eder” yazıyor.
Hakem hataları cabası…
Top bizden yana sekeceğine, düdük bizden yana çalmıyor.
Alttan alta sinir bozucu bir “alışın bu lige, bu düdüklere” mesajı var sanki.
Şimdi sırada Eyüp maçı.
Tam “sıçrama maçı” dediğimiz cinsten.
Ya bu haftadan başlarsın tırmanmaya ya da ha bire “daha ligin dibine” inersin.
Alt sıralar Rize’ye yakışmıyor.
Şehir tribünde, takım sahada, yönetim masada aynı ciddiyetle olmazsa,
yeşil-mavi forma sadece renkten ibaret kalır.
Trabzon’a, İstanbul’a laf yetiştirmeyi bırakıp, sahada topu, masada planı, kasada bütçeyi ciddiye almak zorundayız.
Kısa bir hatırlatma:
Maçın kaderi son düdükle yazılır; ama sezonun kaderi, “nasıl olsa daha zaman var” diyenlerin elinde kayar gider.
BARDAKTAN TAŞAN TEHLİKE: BOYALI ÇAY GERÇEĞİ
Rize Ziraat Odası Başkanı Bünyamin Arslan’ın çıkışı öyle hafif alınacak cinsten değil.
“Restoran ve kafelerin yüzde 60–70’inde boyalı çay var” diyor.
Düşün ha:
Biz burada tarlada çayın filizine, yaprağına, nemine takılıyoruz…
Şehirde birileri çöp çayı granüle edip boyayla karıştırıyor, binlerce bardak “süslü dem” diye önümüze geliyor.
Kaliteli çay 300 lira.
Boyalı çayın 5 kilosu 850 lira.
Sonra o çay “su kat sat” modeliyle masamıza geliyor.
Loş ışıkta bardağın rengi güzel, tadı da idare eder…
Ama içerken aslında hem sağlığımızdan hem de üreticinin hakkından çalınıyor.
Üstüne bir de şu tablo var:
Kota yüzünden üretici özel sektöre yöneliyor, 18 liraya çay veriyor, krediyle, borçla sezonu kapatıyor.
Yani kısaca:
Dağda bir ömür verilen emek, şehirde bir damla boyayla heba oluyor.
Şimdi sağlık bakanlığı, tarım bakanlığı, ilgili kurumlar topa girmek zorunda.
Bu iş öyle “denetimleri artıracağız” cümlesiyle geçiştirilecek mesele değil.
Bardaktaki rengi değil, işin arkasındaki hesabı da görmek şart.
Akılda kalsın:
Bardaktaki çayın rengi ucuzsa, bedeli mutlaka pahalıya patlar; ya sağlığa yazılır, ya üreticinin kaderine.
KALENDERCE
Bir yanda kürsüde güzel cümleler:
“Çayda destek artmalı, emekli korunmalı, asgari ücretli ezilmemeli…”
Öbür yanda tarlada, fabrikada, evde sessiz bir kalabalık:
“Güzel de, bizim hayatımızda ne zaman bir şey değişecek?”
Rizespor tribününde umut aynı:
Bir galibiyet gelsin, seri başlasın,
şehrin havası değişsin, yüzler gülsün…
Bardağımızda çay hiç eksik değil de,
sanki hep aynı eksik:
Adalet duygusu.
Emekle alın teri arasındaki dengenin eksikliği.
Belki de mesele şudur:
Bu şehirde herkes kendi hesabını değil, ortak geleceğini düşünmeye başladığı gün,
çayın da tadı yerine gelir, tribünün de, cebin de, vicdanın da.
Çayı demleyen el temiz, maçı oynayan niyet samimi, sözü söyleyen yürek gerçek olursa; şehir nefes alır, yarın kendiliğinden güzelleşir.