Seyyid Abdülhakîm Arvasî hazretleri; zahir ve batın ilimlerinde kamil ve dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mahir büyük bir İslam alimi idi. Hicrî 1281 (m.1865)'de Başkale'de doğdu. 27 Kasım 1943'de Ankara'da vefat etti. Kabri Ankara yakınlarındaki Bağlum'dadır. Seyyid oldukları Irak'taki şer'î mahkeme defterlerinde yazılıdır. Abdülhakîm Arvasî hazretleri, o zamanın ilim ve irfan merkezi olan Irak'ın muhtelif yerlerinde yüksek alimlerden sarf, nahiv, lügat, mantık, münazara, beyan, riyaziye, hendese, meani, bedî, kelam, tefsir, hadîs, fıkıh, tasavvuf gibi dersleri okuyup 1883 senesinde icazet alarak memleketine döndü. Daha sonra Arvas'a giderek yüksek tahsilini zamanın en büyük alimi Seyyid Fehim-i Arvasî 'Rahmetullahi aleyh' hazretlerinin huzurunda tamamladı. Başkale'de kendi parası ile bir medrese kurarak 29 yıl ders okuttu.
1914'de Ruslar Doğu'yu işgal edince İstanbul'a geldi. 1919'da Medrese-tül Mütehassıs în'e, yani İlahiyat Fakültesi'ne Müderris (Ordinaryüs Profesör) olarak tayin edildi. İstanbul'da çeşitli camilerde senelerce ilim neşretti. Pek çok kerametleri görüldü.
Siyasete hiç karışmadı. Hükümete karşı gelenlerden, bölücülük yapanlardan nefret ederdi. Sahte tarikatçılar ve cahil tekke şeyhleri ile hiç görüşmez; gençleri, İslam bilgilerini öğrenmeye, herkese iyilik etmeye, memlekete, millete faydalı olmaya teşvik ederdi.
Üniversite mensupları fen ve devlet adamları, çözülmez sandıkları güç bilgileri sormağa gelir, yanında bir saat kadar oturunca bazen sormadan cevabını alarak geri dönerlerdi. Bazen da dünyalık ve hatta düşmanlık için gelenler de bulunurdu. Keskin görüşleriyle gelenlerin niyetlerini hemen anlardı.
Çok mütevazı ve alçak gönüllü idi. Ben dediği işitilmemiştir. 'Bizler hesaba dahil değiliz. O büyüklerin yüksekliklerini anlayamayız. Ancak bereketlenmek için yazılarını okuruz.' buyururdu. Halbuki, kendisi, bu bilgilerin mütehassısı idi. Hocası Seyyid Fehim hazretleridir.
Yemesi, içmesi, yatması, konuşması, susması, gülmesi ağlaması hep dinimize uygun idi. Her hali istikamet üzere idi. 'İstikamet kerametten üstündür.' sözünü sık sık söylerdi. 'İstikamet dinin emir ve yasaklarına uymaktır.' buyururdu. Allah-ü tela şefaatine nail eylesin. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. Allah-ü tela rahmet eylesin.