Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde tamamlayan Yüce, 'Hiperrealizm' adıyla ortaya çıkan resim veya heykelleri oluşturmak için kullanılan yöntemlerle, 'Fotorealizm' akımının bir ilerlemesi olarak kabul edilen, yüksek çözünürlüklü fotoğrafa benzeyen resim türünü icra ediyor.

Şanlıurfa, Kütahya, İzmir ve İstanbul'da resim öğretmenliği yapan Yüce, halen Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesinde resim öğretmenliği görevini sürdürüyor.

Türkiye'de, bu alanda pastel tekniğinin ilk temsilcisi olarak gösterilen, pastel boyanın yanı sıra yağlıboya tekniğini de yorumlayarak sosyal ve toplumsal olayları çalışan Yüce, çocukluğundan bu yana kendini en iyi yansıtan alanın resim olduğunu ifade ediyor.

Yüce, Fransa, İngiltere Tayvan ve İstanbul'da yaklaşık 15 sergi gerçekleştirerek, kadına şiddet, ilahi aşk, mülteci ve doğa sorunlarını çalıştığı tuvaline, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) dünya gündemine yerleşmesiyle birlikte 'Kuytu' adını verdiği çalışmasına pandemiyi de konu etti.

Pandeminin bütün insanlığı olumsuz etkilediği gibi kendisinin de derinden etkilediğini ifade eden Yüce, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 'Bu süreçte kendimize çekilip iç muhasebe yapma ve dışladığımız doğanın kıymetini anladık. Motivasyonum ne kadar olumsuz etkilense de bu süreçte insanın çaresizlik içinde doğaya dönerek, umut arayışını sürdürdüğünü yansıtan 'Kuytu' adlı eseri yaptım.' diye konuştu.

Yüce, pandemi sürecinde maneviyata yöneldiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Zorlu pandemi sürecinde çalışmalarımı yaparken bir yandan da Kur'an-ı Kerim mealini defalarca dinleme fırsatım oldu. Pandeminin bütün olumsuzluklarına rağmen bana sağladığı yarar, ilahi mistik havaya ruhen yönelmemdir. Bu vesileyle Mevlana'nın mesnevisini ve buna benzer çeşitli kitaplar okudum. İnsanın ibadetini, yaşam kültürünü, görev ve mesuliyetini ifa etmesi insana gönül rahatlığı verse de huzura tam anlamıyla ulaşamaz. Fakat yüce yaratıcıyı yüreğinde taşıyan kalplerin yaratıcıyla olan duygusal temas hali, onlarda muhteşem bir huzur hazzı bırakmaktadır. Çünkü o gerçekten aşk halinde nirvanaya ulaşmıştır. Mesnevide geçen sazlıktaki kamışın ney haline dönüşümündeki öyküsü önemlidir. Buradan yola çıkarak 'İlahi Aşk' konulu 13 eserden oluşan bir konsept planladım ve Kuytu'dan sonra bu çalışmamı tamamlayacağım.'

'Tenhadaki Günah, İslam'da kadına verilen değeri gösteriyor'
İslam'ın kadına verdiği değeri betimlediği ve günümüzde artarak devam eden kadına şiddet olaylarını kınamak için yaptığı çalışmasını anlatan Yüce, 'Tenhadaki Günah adlı çalışmamı 140x200 cm tuval üzerine yağlı boya olarak, 'İslam'da kadının durduğu pozisyonu, günümüz modern dünyasında nasıl yorumlarım?' düşüncesinden yola çıkarak kurguladım. Esere ilk bakan kişiler, 'İslam'da şiddet algısı var' diyerek eleştirdi halbuki esere dikkatli bakıldığında bunun tam tersi olduğunu görülmektedir. Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'nden, 'Kadınlar sizin emanetinizdir' yazısını, duvar yazısı biçiminde kompozisyona ekleyerek, İslam'da kadına verilen değeri göstermek istedim.' dedi.

Yüce, 'Doğa ve İnsan' serisi kapsamında 6 farklı eser yaptığını söyleyerek, şöyle devam etti:

Hayatın Durduğu O An: Üzerinden Tam 1 Yıl Geçti Hayatın Durduğu O An: Üzerinden Tam 1 Yıl Geçti

'İnsanın hikayesi, ana rahmindeki cenine ruhun üflendiği an yaratılmaya başlar. İnsanın doğayla olan etkileşimi sonucunda doğanın verdiği tepki, erkeğin kadına olan tavrı ve eylemi neticesinde zayıf gibi görünen güçlünün ruhsal tepkisine, hızla modernleşen dünyada şahit olmaktayız. Buradan yola çıkarak kadın ile doğa arasında güçlü bir benzerlik ve bağ olduğu asırlar öncesine dayanır. Kadın ile doğanın özdeşleştirilmesi ekolojik bir dengenin tezahürüdür. İnsanın doğa üzerinde tahakküm kurması egemen olma arzusu hep vardı. Erkeğin kadın üzerinde kendine biçtiği rolle, insanın doğa üzerindeki rolü belirgin bir benzerlik göstermektedir. Bu benzerlikleri zihnimde tasavvur ettiğim imgelerle, reel olguları bir bütün halinde kurgulayıp kompozisyon haline getiriyorum. Bu seride yaptığım çalışmalar 'insan, doğa, kadın, erkek' etkileşimlerinin bir yansımasıdır.'

'İlahi Aşk'ı, Pilevneli Galeri'de düzenlemeyi planlıyoruz'
Okul hayatına başlamadan önce dere kenarlarındaki killerle üç boyutlu şekiller yapmaya başlayıp, resim defterleri bittiğinde bisküvi kartonlarına resimler yaptığını anlatan Yüce, 'Köy yaşamında çok fazla ilgi duyulmayan resim sanatı benim için sadece keyif almaktan öteye geçememişti. Liseyi bitirdikten sonra hasbelkader bir kişinin ilçede resim dersleri verdiğini duydum. Üniversitelerde güzel sanatlar bölümleri olduğunu, istersem oraya girebileceğimi öğrenince çok mutlu olmuştum. 1997'de Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim Öğretmenliği Bölümü'nü kazandım.' diye konuştu.

Yüce, köyden sonra şehir hayatının ve okuduğu bölümün kendisine yabancı geldiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

'Üniversitenin son yıllarında atölye öğretmenimin acımasız eleştirmesi ve tuvalime kitap fırlatması beni olumsuz etkilemişti. Zaten çekingen ve özgüvensiz oluşum da eklenince resim yapmayı bıraktım. 2001'de mezun olduktan sonra sadece resim öğretmenliği yapıp, yaklaşık 10 yıl hiç resim yapmadım. 2012'de tekrar eski kaldığım yerden devam ettim. 3 sene boyunca bir taraftan güncel sanatı takip edip, bir yandan da resim yapmaya devam ettim. İlk sergimi, davet üzerine 2015'de Tayvan'da düzenlenen fuara katılarak yaptım.

Genç sanatçılara ayrılan alanda eserler satışa sunulmuştu ve üst düzey bir koleksiyoner tarafından en yüksek değer benim esere biçilerek satın alınmıştı. 2016'da Louvre Müzesi'nin sergi salonunda eserlerim sergilendi. Yine aynı yıl eserlerimi, kendi ülkemde sergileme kararı alıp İstanbul'a taşındım. Son 5 yılda birçok kişisel ve karma sergilere katıldım. Şimdilerde Sufilik ve tasavvuf kavramlarından yola çıkarak 'İlahi Aşk' konulu projemi önümüzdeki sezonda pandemi durumuna bağlı olarak Pilevneli Galeri'de düzenlemeyi planlıyoruz.'

Editör: Haber Merkezi