İnsanın yaşlandığı ya da büyüdüğünü hissettiği anlar vardır. Benim için bu hissi en son yaşadığım an; bana basketbolu ve NBA'i sevdiren iki oyuncudan birisi olan Dirk Nowitkzki'nin (diğeri Allen Iverson) aktif spor yaşantısını sonlandırması oldu.

90 jenerasyonuna basketbolu sevdiren önemli figürler bir bir emekli olurken biz de artık bir devrin kapandığını ve büyüdüğümüzü anlıyoruz. Kobe, Iverson, Shaq, T-Mac, Duncan, Ginobili, Garnett, Kidd, Pierce ve Nash gibi bu sporu sevdiren isimler parkelere sırasıyla veda etti. Bunun son halkası olan isimler ise kariyerlerini bu sezon sonlandıran iki efsane Dwyane Wade ve Dirk Nowitzki oldu.

Benim için çok değerli bir sporcu olan Dirk Nowitzki'nin vedasının ardından bir şeyler yazmayı kendime borçlu hissettim. Yaklaşık 15 senedir NBA'yi takip ederim. Bu süre zarfında birçok yıldız ismi ve büyük oyuncuları izledim. Nowitzki de kuşkusuz bu isimlerden birisiydi. Alman yıldız NBA'de yıllar boyunca gösterdiği üstün performans ve elde ettiği başarılar ile kendisinde sonra NBA'in Avrupalı oyunculara daha fazla yönelmesine neden oldu. Kendisi ile özdeşleşen tek ayak üzerinde geri çekilerek yaptığı step-back ve fadeaway şutları NBA'de savunulması en zor şutlardan birisi oldu. Nowitzki sadece kendi taraftarlarının değil rakip taraftarların da büyük sevgi ve saygısını kazandı. Bu sezon gittiği her deplasmanda rakip seyirciler Nowitzki'yi neredeyse kendi takımlarında fazla alkışladı ve efsaneye saygıyla veda etti.

21 YILLIK AİDİYET

Nowitzki'yi ayrı kılan değerlerinden bir tanesi de aidiyet duygusu. 1998 yılında formasını giymeye başladığı Dallas Mavericks'te tam tamına 21 yıl geçiren Nowitkzi, NBA'de bir takımın formasını en uzun süre giyen basketbolcu oldu. Nowitzki bu 21 yılın sonunda kulüp tarihinin sayı, ribaunt, blok, serbest atış, iki ve üç sayı isabeti, en fazla forma giyme ve en fazla süre alma rekorlarını elinde bulundurarak Dallas'a veda etti.

Nowitzki'nin ülkesine ve milli takımına da aidiyeti vardı. NBA takımları, çoğu zaman özellikle yıldız oyuncularını herhangi bir sakatlık riski yaşanmaması için milli takımlara göndermeye pek sıcak bakmazlar. Zaten NBA sezonu son derece yoğun geçmektedir. Normal sezonda 82 maç yapan ve play-off'la birlikte 100 maçı geçen fikstürde oyuncular bir hayli yıpranıyor. Bu nedenle NBA takımları yıldız oyuncularını milli takıma gönderirken bir sigorta parası ister. Nowitzki çoğu zaman bu parayı cebinden karşılayarak Alman Milli Takımı ile turnuvalara katılmıştır. Kendisi dışında kalbürüstü basketbolcunun olmadığı Alman Milli Takımı ile madalyalar kazanmayı başardı.

2006'DA KAÇAN ŞAMPİYONLUK

Nowitzki, her NBA oyuncusunun hayali olan 'şampiyonluk yüzüğü'ne 2006 yılında çok yaklaştı. O yıl Dallas ile NBA Finallerine yükselen Nowitzki'nin karşısında, Dwyane Wade ve Shaquille O'Neal'lı Miami Heat vardı. Dallas ilk 2 maçı kazanarak final serisinde avantajı kaptı. 3'üncü maçta da farklı bir şekilde önde giderken işler bir anda tersine döndü. Heat'ın yıldız ismi Wade, serinin kırılma maçlarında müthiş bir performans sergiledi ve 4 maç üst üste kazanan Miami Heat 4-2 ile 2006'da NBA şampiyonu oldu. Nowitzki'nin o seride yaşadığı hayal kırıklığını ben de ekran başında yaşamıştım. O kupa bir gün ellerinde yükselecekti ama bunun için biraz daha beklemesi gerekiyordu.

NBA'İN AVRUPALI TEK MVP'Sİ

2006 NBA Finalinde yaşanan hüsranın ardından bir sonraki yıl Dallas Mavericks ve Dirk Nowitkzki için işler yolunda gidiyordu. Dallas Batı Konferansını lider bitirirken Nowitzki ise MVP (En Değerli Oyuncu) ödülünü kazandı. Bu ödülün bir diğer önemi ise ilk kez bir Avrupalı basketbolcunun NBA'de MVP seçilmesiydi.

MVP Nowitzki ve Dallas Mavericks Batı Play-offlarının ilk turunda rakibi Golden State Warriors'tu. O zamanki Golden State şimdilerdeki gibi ligi domine eden bir takım değildi. Ellerinde ne Curry ne Durant ne de Thompson vardı. Batı'nın şampiyonu Dallas mutlak favori olduğu seriyi 4-2 kaybetti ve ilk turdan elendi. Bir önceki yıl 2-0'dan kaybedilen final ve bu yıl 8'inci sıradan play-off'a giren Golden State'te kaybetmek Dallas ve Nowitzki için adeta bir kabustu. Ancak Nowitzki kolay kolay pes etmeyecek ve şampiyonluk için mücadelesini sürdürecekti.

2011 FİNALLERİ VE MUTLU SON

2011'de Dallas ve Nowitzki adını bir kez daha NBA finallerine yazdırdı. Finalde yine tanıdık bir rakip karşılarına çıktı. 5 sene önce finalde kaybettikler Miami Heat, yeniden Dallas'ın ve Nowitzki'nin karşısındaydı ve bu kez Miami Wade'in yanında Chris Bosh ve NBA'in bir numaralı süperstarı Lebron James'e sahipti. Nowitzki ve Dallas bu kez 2006'ın rövanşı aldı ve 4-2 ile NBA şampiyonluğuna uzandı.

Serinin son maçı ile ilgili ufak bir hikayemi anlatayım. Bu final serisi oynandığında üniversitedeki ilk yılımdaydım. Serinin son maçı için her şeyim hazırdı ama o zamanlar yurtta kaldığım için maçı televizyon yerine laptoptan izlemek zorundaydım. Isınma problemi yaşayan ve sürekli donan bilgisayarım maç esnasında ara ara kapandı. Bende odadaki bütün camları açıp bilgisayarı penceren dışarıya çıkarıp öyle izlemeye çalıştım. Böyle yaparsam bilgisayarın ısınmayacağını düşünüyordum. Nitekim faydalı da oldu ve binbir zorlukla izlediğim finalin ardından şampiyonluk gelmişti. O kupanın Nowitzki'nin ellerinde yükseldiğini görmek her şeye bedeldi sonuçta.

NBA'İN EN İYİ AVRUPALISI

Nowitzki hakkında yazacak ve söyleyecek çok söz var ama hepsini anlatmak uzun sürecektir. Kariyerinin sonunda dönüp baktığımda Nowitzki'nin NBA'in gelmiş geçmiş en iyi Avrupalı oyuncu olduğunu söylebilirim. Buna çok fazla itiraz olacağını da sanmam hatta kendi mevkisinde NBA'in gelmiş geçmiş en iyi 5 oyuncusundan birisidir.

Nowitzki'den önce ve sonra birçok yıldız isim geldi ve gelecek ama onun gibi istikrarlı, profesyonel, lider, centilmen ve takımına sadık bir ismin gelmesi çok zordur. Bu oyuna kattıkların ve yaşattığın birçok güzel duygular için sana bir basketbolsever olarak sonsuz teşekkürler sunuyorum Captain Dirk.