Sene 1977. Babam elimden tutar ve şimdi Başköy İlkokulu olan, o zamanki ismiyle Bataklı İlkokuluna götürür. Öğretmen, amcam Ali Rıza KALENDER. Sıkı bir sosyal demokrat...Ama samimi dindar, vatansever, Atatürkçü...Neredeyse Gürgen Köyünde okutmadığı yok. Annem bile pek okuyamasa da rakamları, harfleri onun sayesinde öğrenmiş. İnsanları neredeyse zorla okula götürürdü. Okullara art niyetli bakıldığı dönemlerde o, herkese okumanın faziletlerinden bahsederdi. Okulunu, kendi evi gibi korurdu. Gözü kara, mert bir insan.

Ben de okula başlamadan önce
Kur`anı Kerim öğrenirken Türkçe okuma yazmayı sökmüşüm. Çat pat okuyup yazabiliyorum. Camiden eve gelince babam elime hemen kalemi kağıdı tutuşturur, söylediklerini yazmamı isterdi. Dünya haritasından ülkeleri ve başkentleri bulma oyunu oynardı benimle. Uzun yıllar gurbette kalmış, gün görmüş, hazır cevap, nüktedan, hoş sohbet bir insan. Okuyamamış olsa da okumanın kıymetini bilen biri. Üç şeye çok kızardı: Yalan söylemek, sözünde durmamak ve borcuna sadık olmamak…Böyle bir durumla karşılaşınca esprili ifadesi hemen kaybolur, sert bir ifade alırdı yüzü.

İlk kez bir okul kapısından içeri giriyorum. Babam, benden son derece emin bir şekilde sınıfa girer…Ali Rıza Öğretmen(Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mustafa Kalender'in dedesi) imtihan edecek, ikinci sınıftan başlayabilmem için...Babam da gururla beni seyrediyor. Ve bir şeyler okuttuktan sonra tahtaya kaldırıyor beni Ali Rıza Öğretmen.'Yaz bakalım diyor, ko-yun' Bana da çok kolay geldiği için düşünüyorum;'Acaba başka bir şey mi demek istedi?' diye. Neyse tahtaya 'koyun' yazıyorum ve ikinci sınıftan başlamaya hak kazanıyorum. Ve aradan geçen bunca yıla rağmen dünü unuttuğum bu gün, o günü dün gibi hatırlıyorum.



Ve ilkokul biter, Rize'de Zihni Derin Ortaokuluna yazdırır beni babam. Şimdiki gibi değil…Kimsenin şehirde evi yurdu yok. Şimdiki gibi düzenli ulaşım da yok. Rize'de kalmak şart. O zamanlar köyden okuyan öğrencilerin kaldığı tek yer var Rize'de. Burası bir yurt değil, amcam Hamdi KALENDER' in evi.( Hamdi Kalender, Öğretim Görevlisi Adem Kalender'in babası) Ama bir yurt gibi…İki katlı,bahçeli, ahşap bir ev…Burada kalmaya başladık. Üç öğrenciyiz…Ama sadece üç kişi!..Daha eski dönemleri bilenler, Emine Halamın on kişiyi hazırlayıp okula gönderdiğini iyi bilirler. Bunların hepsi öyle akraba falan da değil…Köyden, kalacak yeri olmayan komşu çocukları da var. Bir gün, iki gün, üç gün değil…Bir yıl, belki de okul bitene kadar… Günümüzde kendi çocuğuna bile katlanamayan kadınları düşünürsek pek akıl işi değil, ama akıllı işi…Bu kadar iş güç arasında halam bir kez olsun kızmaz, yüzünü ekşitmez kimseye…Hiç aksatmadan her öğün öğrencilerin yemeği hazırdır. Çalışma ortamları, temiz yatakları da…

Bu evde kalanlar sadece öğrenciler mi? Hayır. Köyden doktora gelip akşam dönemeyenler, akşam kaptıkaçtı arabasını kaçıranlar, herhangi bir kurumda işi olanlar…Nerede kalacaklar? Tabii ki Hacı Hamdi'nin evinde…Kalmak da yetmez! O yıllarda amcam Rize'nin önemli, saygın esnaflarından…Lokantacılığa ve yemeğe kalite getiren insan… Herkesin resmi kurumlarda derdini anlatması, hak araması o kadar kolay değil…Rize'deki tüm kurumlarda itibar sahibi olan ve sevilen Hacı Hamdi bunların yarım kalan işlerini de halleder…Ve bu durum yıllarca bu şekilde devam eder gider…

Babam Hamza KALENDER, öğretmenim Ali Rıza KALENDER ve amcam Hacı Hamdi KALENDER... Üç kalender insan... Üçü de örnek insan benim için…Üçü de rahmetlik oldu. Allah her üçünün de mekanını cennet eylesin...

Bu vesileyle de ebediyete göçmüş olan babalarımıza, aile büyüklerimize, öğretmenlerimize ve cümle geçmişlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.