Hani derler ya 'beni sadece sen anladın, sende yanlış anladın' diye...

Bu misal gibi dinimizin en önemli temel taşlarından biri olan 'TEVEKKÜL' ü, biri öyle öbürü böyle anlıyor, fakat neticede genel olarak yanlış anlaşılıyor!

O halde ne demek TEVEKKÜL ?

Önce kelime manası ile başlayalım işe!

Kelime olarak 'vekil edinmek' demektir! Kimi vekil edinmek? Allah'ı vekil edinmek! Ne zamam ve nasıl vekil ediniyoruz Allah'ı ?

Önce kul olarak ve insan olarak, herhangi bir iş konusunda elimizden ne geliyorsa sebepler dünyasında yaptıktan sonra sonucu, yani o yaptığımız işin meyvesini

Allah'tan beklemektir!

Yani sonucu yaratacak olan Allah'tır.

Bu derece açık bir konuyu yani tevekkülü tembellik olarak anlayıp anlatmak ne derece bilgi eksikliği olduğunu sizlerin takdirlerine bırakıyorum...

Pandemi sürecinde de aynı durum geçerlidir! Yani biz kul olarak sebeplere sonuna kadar teşebbüs edip, neticeyi yaratmayı O'na bırakmalıyız!

Hem, tüm hastalıklarda şifayı kim veriyor? Allah vermiyor mu? Yoksa şifayı veren o akılsız, şuursuz, ruhsuz madde mi? O maddeyi (ilaç) yaratan da, şifayı veren de Allah'tır. Nitekim bir çok ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde Cenab-ı Hak hastalıkları yarattığı gibi şifalarını da yaratıyorum diye buyurmaktadır. Bize de 'çalış, bul' diyor!

Tevekkül ile ilgili bir Ayet-i Kerimede Cenab-ı Hak, 'Bir kere azmettin mi Allah'a tevekkül et!' buyurmaktadır... Ayetteki bir kere azmetmek, çalışmaktır!

Yine herkesin bildiği meşhur Hadis-i Şerifte peygamber Efendimiz 'Önce deveni bağla, sonra tevekkül et.' buyurmuştur!

Deveyi bağlamak, yapabileceğimiz gayreti göstermek demektir!

Tevekkül ile teslimiyet arasında da çok sıkı bir bağ vardır!

Yani önce gerekeni yapmak ve sonrasını Allah'a bırakmak tevekkül, verilen neticeye razı olmak ise teslimiyettir.

Sonuca razı ve teslim olmaz isek, hayatımız hep şikayetle geçer! Çünkü bizler neyin hayırlı neyin şerli olduğunu bilemeyebiliriz!

Bu durum dünya sınavının bir gereğidir!

Cenab-ı Hak bazı şeyleri irademize bırakıyor, birçok şeyi de bırakmıyor! Yani bizleri bu ahvalde yuvarlandırıyor...

Fakat imtihan hiç bitmiyor, son nefese kadar imtihan, imtihan, imtihan!

Çünkü dünya dar-ül hikmet (Hikmet Dünyası), ahiret dar-ül kudret (Kudret Dünyası) dır.

Yani biraz açarsak, Cenab-ı Hak dünyada işleri bir hikmet veya bir sebebe bağlı olarak yaratırken, ahirette ise Kudret sıfatı daha öne çıkıp, istediği şeyi bir anda yaratacak...

Evet Aziz Dostlar!

Bu gözlükle dünya işlerine bakıp değerlendirirsek, herşey netleşiyor değil mi? Fakat bu iman gözlüğünü çıkarır isek, her taraf karanlıklar içinde kalıyor maalesef!

Cenab-ı Hak her birimize bu iman gözlüğü ile olayları değerlendirmeyi nasip etsin!

Saygılarımla...