ÇAYKUR eski Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, hakkında sürekli çıkarılan olumsuz haberler üzerine sessizliğini bozarak Rize Yakamoz Restoran'da gazeteciler ile bir araya geldi.

Aleyhinde birçok iftira yapılmasına rağmen sustuğunu ancak son gelinen noktada konuşmaya karar verdiğini ifade eden Sütlüoğlu, 'Şahsımı yıpratma adına rakip partilere çok güzel malzemeler veriliyor. Bu fırsatları da rakipler çok güzel kullanıyor. Benim yerim ve partim bellidir. 2007'den sonra ne milletvekilliğine ne de belediye başkanlığına aday olmadım. Defalarca aktif siyasete dönmeyeceğimi, ÇAYKUR'da sonuna kadar kalıcı hizmetler yapmayı planladığımı ve bu görev bittikten sonra vatandaşlar tarafından hayırla yad edilmek istendiğimi anlattım. Ancak sanırım birileri buna inanmıyor ve bizi siyasi bir rakip olarak görüyor. En son Rize şekeri olayı yaşandı. Bu olay Meclis'e taşındı ve maalesef partimiz, hükümetimiz, ilgili bakan yıprandı. Kamuoyunda da yanlış bir algı oluştu. Bu kadar büyük bir başarıyı ve gayreti, nasıl bu hale dönüştürdüler çok merak ediyorum' dedi.

ÇAYKUR’a Rize’den Kaç Kişi Başvurdu? ÇAYKUR’a Rize’den Kaç Kişi Başvurdu?

'RANDEVULU SİSTEM ÇAYDA YAPILAN BİR DEVRİMDİR'
ÇAYKUR'da göreve başladığı dönemde kurumun siyah çay ve çok az miktarda yeşil çay ürettiğini anlatan Sütlüoğlu, '6 bin tonlarında da üretim kapasitesi vardı. Çay sezonunda da izdiham yaşanıyordu. Mayıs ayı bir sürgün 45-50 günü buluyordu. Alım yerlerine her gün insanlar gidiyordu ve alım yerleri bir miting meydanına dönüşüyordu. Bu günlük bir işkenceydi. Bu ortamda biz ÇAYKUR'u devraldık. Hemen bir toplantı yaptık, yol haritası belirledik. Kapasite artırımı, verimli çay cinslerimizin tescillenmesi, doku kültürü laboratuarının kurulması gibi kararlar aldık. Bu doğrultuda çok hızlı bir şekilde kapasite artırımına başladık. Ben genel müdür olmadan önce de organik çay tarımının hayata geçmesi için Hemşin'de bir çay fabrikası kurulması adına mücadele ettik ve sonunda 90 tonluk bir fabrika kuruldu. Daha sonra biz o fabrikaya ilave 60 tonluk yatırım yaptık. Mevcut fabrikalarımızın her birinde ne kadar kapasite artırımı yapabiliyorsak o kadar artırdık. Bunu yaparken de fabrikalarımızı modernize ettik. 500 tonluk yeni fabrikalar yaptık. Ben görevi bıraktığım zaman kapasite 9 bin tonların üzerine çıkmıştı. Bugün ÇAYKUR'un teorik kapasitesi 9 bin 500 ton civarındadır. Yani yüzde 50 oranında kapasite artırımı yaptık. Çay üreticisinin mağdur olmaması, çayın kaliteli üretilmesi, üreticinin iyi niyetli olmayan özel sektör firmaları tarafından istismar edilmemesi için bunları yaptık. Ama burada en etkili silah randevulu sistemdir. Bu sayede özellikle alım piyasasında ciddi bir rahatlama sağladık. Randevulu sistem çayda yapılan bir devrimdir. Tüm bunların ardından özel sektör de, ÇAYKUR'un altındaki fiyatlardan çay alma imkanını kaybetti. Onlar da çayı alabilmek için fiyatlarını yükseltti. Bunun kalıcı bir hale gelmesi lazım. Bunun için de çay kanununun çıkması ve taban fiyatın altında çayın alınmaması gerekiyor. 'İmdat Sütlüoğlu gider, bu iyi ortam da gider, hemen eskiye dönülür' dedim ve nitekim öyle de oldu' şeklinde konuştu.

'YAPILAN GÜZELLİKLER GENEL MÜDÜR DEĞİŞTİKTEN SONRA DEĞİŞMEMELİ'
İnsanların yeniden alım yerlerinde kan ve ter içinde çaylarını vermeye çalıştığını belirten Sütlüoğlu, 'Bütün müstahsil her gün alım yerlerine gidiyor, buralarda ciddi bir yoğunluk var. Bunun önlenmesi gerekiyor, bu ciddi bir risktik. Koronavirüs ortamında randevu sisteminin harfiyen uygulanması gerekiyor. Şu andaki sistem randevulu sistem değil. Biz 5 dönüme kadar vatandaşın haftada bir gün alım yerine gelmesini söyledik. 350 kilo çay verebilen vatandaş, bunu bir günde toplayıp verebiliyordu. Şimdi bu vatandaş, 30 kilo, 50 kilo toplayıp her gün alım yerine gitmek zorunda kalıyor. Vatandaşı alım yerine yığmanın mantığı yok. Müslüman'a gavur eziyeti diyebileceğimiz bir uygulamaydı. Bu durum hastalığa da ciddi bir zemin oluşturuyor. Vatandaşı iyi niyetli olmayan özel sektör firmalarının kucağına itmenin ve mağdur etmenin bir manası yok. Bizim yaptıklarımız aslında AK Parti hükümetinin başarısıdır. Ben ne yaptıysam AK Parti iktidarında yaptım. Beni görevlendiren de Cumhurbaşkanımız Erdoğan'dır. Yapılan güzellikler genel müdür veya bakan değiştikten sonra değişmemelidir. Yönetenler, siyaseten hükümete ve AK Parti'ye zarar vermemelidir. Bu basın toplantısını yapmamın nedeni de budur. Şu anda hükümetimiz yıpranıyor. Neden hükümetimiz yıpransın, muhalefet böyle gerekçeleri kullansın. Bunlar son derece yanlış şeylerdir' ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi