Rize Vakfi Başkanı Orhan Keceli; 17 Ağustos 1999 Depremi sonrası Milli Mücadele Kahramanı İpsiz Recep'ın mezarını Rize'ye nakil etme talebiyle ziyaret ettiği Karasu Belediye Başkanının sözünü bana hatırlatırken manevi hisleri sözlerine yansıyordu: 'Siz bizden Karasu'nun tapusunu istiyorsunuz'

Bazen sahte kahramanlarla karşılaşsakta da tarihe atalarımıza baktıkça memleketim Rize'nin geçmişiyle gurur duyuyorum. Sonra dönüyorum diyorum ki 'İyi ki Rizeliyim'.

Bİ TÜFEĞİM Bİ DE BEN
Türk'ün ateşle imtihan edildiği zor dönemde ekmek karneyle dağıtılmaktadır. Ancak İstanbul'da biri vardır ki, milli mücadelecilere karnesiz ekmek sağlamaktadır. Bu kişi cesaretiyle Atatürk'ün dikkatini çekmeyi başaran Rizeli Mataracı Mehmet Efendi'dir. Atatürk, bir gün bu yürekli laz uşağını yanına çağırır. Bir süre muhabbet ettikten sonra can alıcı soruyu sorar: 'Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?' Mataracı Mehmet Efendi, Rizeliye has keskin zekasını ve şivesini konuşturarak 'Bi tufeğum, bi da ben emrundeyiz paşam' der.

TİLKİNİN PAZARDA İŞİ YOK
Kurtuluş savaşı yıllarında çetesiyle destanlaşan İpsiz Recep Reis siyasete girmesini isteyenlere 'Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğdimeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur' şeklinde cevap verir.

BIRAKIN AYAKLARIM MEMLEKETİMİN SULARINDA ISLANSIN
Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Rize'yi ziyareti, Rizelilerin hemşehrilik teklifini kabulünden sonraki altıncı aya rastladı. 17-18 Eylül 1924 tarihinde Hamidiye Zırhlısı'yla Rize'ye gelen Atatürk ve beraberindekileri Hamidiye Zırhlısı'ndan alıp karaya ulaştırmaya çalışan motor denizin şiddetinden muvaffak olamayınca Müftü Mahallesi'nden 20 yaşındaki Hakkı Şentürk, dayanamamış ve öne atlamış. Denize koşup Atatürk'ü sırtına alarak karaya çıkarmak istemiş. Atatürk, bu isteği geri çevirerek şöyle söylemiş: 'Bırakın ayaklarım memleketim Rize'nin sularında ıslansın'