Rize’de yıllardır yerel habercilik yapıyoruz. Kimi zaman bir derenin kenarında çamura bata çıka görüntü aldık, kimi zaman sabaha karşı yanan bir evi ilk biz duyurduk.

Yerelde gazetecilik yapmanın ruhu, büyük kentlerin gürültüsünden çok farklıdır. Haber yalnızca bilgi değil; o mahallenin sesi, o köyün hafızası, o vatandaşın çığlığıdır.

Ancak gelin görün ki, bu sesi yaşatmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Bugün yerel medya neredeyse tamamen ilan ve reklama dayalı bir gelir modeliyle ayakta durmaya çalışıyor. Ve bu gelir modeli, artık sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Özellikle kamu ilanlarının merkezi platformlara kaydırılması, yerel basının can damarını kurutuyor. Üstelik özel sektör reklamları da Facebook, Instagram, Google gibi küresel dijital mecralara yönelmiş durumda.

Yerel medya sadece gazetecilik değil, aynı zamanda yerel demokrasinin de taşıyıcısıdır. Çünkü vatandaşın sesini yerel yönetime, yerel yöneticinin sözünü vatandaşa ulaştıran köprüdür. Bu köprü yıkılırsa; katılımcı demokrasi, şeffaf yönetim, yerel talepler ve kamu denetimi de zayıflar.

Bugün Rize’de, Artvin’de, Giresun’da, Van’da yüzlerce küçük haber sitesi, birkaç gönüllünün gece gündüz emeğiyle ayakta kalıyor. Ama bu çaba, ekonomik olarak desteklenmedikçe bir gün tükenecek.

Yerel medyanın yaşaması için yeni bir yol haritasına ihtiyacımız var. Bağımsız medya fonları, dijital reklam modellerine erişim desteği, STK’larla ortak içerik projeleri, medya okuryazarlığı eğitimleri ve yerel basına pozitif ayrımcılık içeren kamu politikaları…

Aksi takdirde, bir sabah uyandığımızda, o güzelim yaylanın yolunu soracağımız, o köydeki seli ilk duyuran, o şehidin cenazesinde ilk görüntüleri paylaşan yerel medya sesini kaybetmiş olacak.

Yerel medya sustuğunda, bir şehir dilsiz kalır.