“Komşunun bahçesine bakmadan kendi çaylığın biçilmez.”

Tiflis… Gürcistan’ın kalbi. Bizim kapı komşumuz.

Milli takımı izlemek için geldik ama iş orada kalmadı. Bir şehrin ruhunu da kokladık.

Son dakikada yüreğimizi ağzımıza getiren milli maç… Barış Alper’in kırmızısı… Ve yine de üç puanı söke söke alan bir takım.

Deplasmanda kazanan taraf bizdik. Konya’daki İspanya maçı için umut yeşerdi.

“Top bazen kaleye değil, kalbe girer.”

TARİHİN GÖLGESİNDE TİFLİS

Batum kadar modern değil ama daha köklü, daha vakur.

Bir yanda cami, öte yanda kilise, karşı köşede sinagog… Yan yana. Yan yana yaşanmış bin yıllık medeniyetler.

Bir sokakta Sovyet apartmanı, diğerinde Osmanlı izi. Berlin mi desem, Moskova mı desem… Yok yok, bu başka bir şey.

Kafkasya’nın sürprizli kızı Tiflis.

Biz üç günde 28 bin adım atmışız. Yetmedi. Her köşe yeni bir sır fısıldadı kulağımıza.

Şehrin sokakları, kitabın sayfaları gibidir; yürüdükçe hikâyeyi öğrenirsin.

MUTLU İNSANLAR DİYARI

Geliri az, imkânı kısıtlı ama yüzü gülen insanlar.

Tarım, hayvancılık, biraz sanayi… Ama hayatı dolu dolu yaşama iradesi var.

Bizim memlekette şikâyet edip duran çok olur. Burada ise elde var mutluluk.

Demek ki mesele imkânda değil, gönül huzurunda.

Cebin dar olsa da gönlün genişse dünya sana yetiyor.

HEMŞEHRİ SICAKLIĞI

Tiflis’te bizi karşılayan Rizeli iş insanı Cengiz Mataracı. Yanında Yılmaz Kopuz, Halil Semiz kardeşlerimiz…

Gurbette hemşehri bulmak gibisi yoktur. İnsan yabancı bir diyarda kendi dilini, kendi şivesini duyunca birden memlekete dönüverir.

Dedik ya; Tiflis sürprizli. Ama asıl sürpriz insanın kendi insanına rastlaması.

Gurbeti memleket yapan, hemşehrinin selamıdır.

SONUÇ

Tiflis bana şunu öğretti:

Hayat, kapıları aralık bırakır. İçeri bakmaya cesaretin varsa sana yeni ufuklar gösterir.

Milli takım da aynı şeyi söyledi: Yüreğin varsa, deplasmanda bile kazanırsın.

Demek ki mesele şudur: Cesaret ve sabır. İkisi de varsa, yol hep açık.