NEREDE BU DEVLET, NEREDE BU YARDIMLAR?

Bugün bu cümleyi kuramıyoruz.

Çünkü gerçek şu:

Biz doğaya, çevreye, mimariye aykırı iş yapmayı “hak” olarak görmüşüz.

Sonra da gökten inen yağmurla şaşırıyoruz.

Metrekareye 100 kilo yağış…

Evet, felaketi davet ediyoruz.

“Dere yatağını ev sanan, sel geldiğinde kader sanır.”

VALİNİN UYARISI

Rize Valisi İhsan Selim Baydaş, akşam saatlerinde “dere kenarındaki işletmeleri boşaltın” dedi.

O talimat yerine getirildi.

Şimdi onlarca can kaybı yaşamıyorsak…

O talimat sayesindedir.

Şükrediyoruz.

Ama “şükür” bizi kurtarmaz.

Plan, disiplin, kural kurtarır.

“Bir uyarı bazen yüz can kurtarır, ama bir yanlış plan binlercesini yaşatır.”

KAPANAN YOLLAR

Ayder yolu kapandı.

İkizdere yolu çöktü.

Bunlar onarılır.

İş makineleri çalışır, yollar açılır.

Ama mesele yol değil.

Mesele kafamızdaki “gelişi güzel turizm” anlayışı.

Çadır kuralı gibi tesis kuruyoruz.

Sonra da doğa bizi yutuyor.

“Doğa ile inat edenin yolu da, köprüsü de çöker.”

GELECEĞİ KAYBETME RİSKİ

Her şeyin bir planı, bir programı olmalı.

Turizm, şehirleşme, çevre…

Hepsi bir disipline girmeli.

Yoksa biz değil, çocuklarımız kaybedecek.

Torunlarımız kaybedecek.

Bir şehrin geleceği masa başında değil, akıl başında planlanır.

“Torununa bırakmadığın düzeni, torunun sana beddua eder.”

Sonuç

Bu felaket uyarı değil, tokat.

Daha kaç kere aynı tokadı yiyeceğiz?

Doğanın dilinde mesaj nettir:

“Beni kandıramazsın, beni çarpıtamazsın, ben seni affetmem.”

Her gün bu şehrin sesi olmaya çalışıyorum, gündemi kaleme alıyorum. Yazılarımı takip ettiğiniz için teşekkürler.