Çaykur’un işleme kapasitesi belli. Zaman sınırlı. Çayın %50’sini Çaykur, gerisini özel fabrikalar satın alıyor üreticiden. Şimdi özel sektör olmasa, bu memleketin çayı nerede bekleyecek? Bahçede güneşin alnında çürüyecek. Üretici perişan olacak.
Ama işte mesele burada: İki kanat da aynı gövdeye bağlı. Biri kamu gücüyle ayakta, öteki kendi imkânıyla. Bu ikisini çatıştırmak değil, koordine etmek şart. Kurallar, denetimler, standartlar belli olacak ki ne üretici mağdur olsun ne tüketici.
Çayda tekelleşme, çayın sonunu getirir.
“Çayın tek eli olmaz; iki elin derdiyle demlenir.”
•
ORGANİZASYON ŞEHRİ
Yapılan büyük organizasyonlar sadece spor, eğlence değil, şehri dünyaya tanıtmanın vitrini. Bir festival, bir şenlik, bir yarışma… Hepsi Rize’nin adını daha çok insana ulaştırıyor. Ama bir şartla: Kalıcı olmalı. Yılda bir gün coş, ertesi gün unut – bu iş değil.
Rize’nin markası olacak etkinlikler, kültürle sporu, gelenekle geleceği birleştirmeli. Tıpkı Formulaz gibi… Tıpkı Anzer’deki birlik şölenleri gibi…
Bir şehir, hatırlanan organizasyonlarla büyür.
“Şehrin hafızası, şenliğinde saklıdır.”
•
BALIKÇILAR VİRA BİSMİLLAH
Sezon açıldı. Motorlar çalıştı. Ağlar denize indi. Rizeli balıkçının duası belli: “Vira bismillah!”
Ama ne yazık ki ağlar dolsa bile cepler aynı hızda dolmuyor. Mazot pahalı, malzeme pahalı, işçilik pahalı. Denizden çıkan balığın tezgâha ulaşması, balıkçının değil aracının kazancı oluyor.
Balıkçının gözü Karadeniz’de değil artık; hesap defterinde.
Bu gidişat, “denizin bereketi var” sözünü unutturacak.
“Balık denizden çıkar, bereketi karada kaybolur.”
•
TİFLİS’TE BİR GÜN
Milli takımın maçı için Tiflis’teyiz. Gürcistan’ın başkentinde farklı bir kültür, farklı bir yaşam. Batum’dan başka, bambaşka.
Şehirde eski binalar hâlâ ayakta; tarih gözünün önünde. Ama insanın gözüyle gördüğü başka şeyler de var: Türkiye’nin modernliği, yaşam kalitesi buradan bakınca çok daha belirgin.
Tiflis’in caddelerinde dolaşırken, bir yandan milli maçın heyecanı, bir yandan da “bizim memleketin kıymetini bilmek lazım” hissi ağır basıyor. Çünkü orada yaşayan Türkler bile Türkiye’yi özlemle anıyor.
Bizim takım sahada mücadele edecek. Biz tribünde. Ama asıl maç, gelişmekte, modernlikte.
“Şehir gezmek, memleketi yeniden sevmektir.”
⸻
SONUÇ – ÖZET
Çayın dalı, balığın ağı, şenliğin tulumu, maçın tribünü… Hepsi aslında aynı şeyi söylüyor: Memleketi yaşatmak için birlik gerek. Parça parça bakınca çözülüyor; bir arada tutunca güzelleşiyor.