Bir bakıyorsun sabah…
Bir bakıyorsun akşam…
Rize şehir merkezinde tablo hep aynı:
Arabalar çoğalıyor, yollar aynı kalıyor, sinirler geriliyor.

Eskiden “yoğunluk” dediğimiz şey bayramdan bayrama yaşanırdı.
Şimdi yaz kış fark etmiyor. Günün belli saatlerinde merkez kilit.

Otopark mı?
Yol kenarları zaten fiilen otopark olmuş durumda.
Araçlar şehre sığmıyor, şehir araçlara küsmüş gibi.

Bu durum trafikteki gerginliği de körüklüyor.
Korna sesleri artıyor, camlar açılıyor, laflar sertleşiyor.
Biz bu havaya alışık değildik.
Ama son yıllarda alışmak zorunda kaldık.

Uzun vadede çözüm var mı?
Var ama sabır istiyor.
Kısa vadede mucize beklemek hayal.

Çözümün ilk adımı çok net:
Trafikte birbirimize saygı.
Biraz sabır.
Kurallara uymak.
Bir de keyfi araç kullanımını azıcık bırakmak.

“Sahile park et, yürü” meselesi mesela…
Evet, çözümün bir parçası.
Ama yürümeyi unutan bir toplum için zor geliyor.

Şu batçık ile merkezdeki kavşak ortadan kalktığında işler biraz nefes alacak.
Çünkü Gülbahar’a giden, Kale’ye çıkan, Eminettin’e sapan, Bağdatlı’ya dönen, AVM’ye akan herkes aynı noktada birleşiyor.
Düğüm orada.
Makas orada.
Kilidin anahtarı da Ulaştırma Bakanlığı’nda bekleyen projede.

Hadi beyler…
Bu şehir daha fazla bekleyemiyor.

“Yol dar ama sabır daha dar olursa trafik değil kavga çıkar.”

ÇAYDA HİLE, SOFRADA TEHLİKE

Rize Ziraat Odası Başkanı Bünyamin Arslan’ın sözleri hafife alınacak cinsten değil.
Diyor ki:
“Rize’deki çay fabrikalarının dışında, il dışında paketlemeler var. Ne olduğu belli olmayan çaylarla harmanlanıyor, boya katılıyor.”

Bu laf sıradan bir serzeniş değil.
Bu, çayın kalbine saplanan bir iğne.

Çay bu memleketin alın teri.
Çayın rengiyle oynarsan, Rizeli’nin emeğiyle oynarsın.

Boya katılan çay sadece damak tadını değil, güveni de bozar.
Bir sektör oluşmuş.
Adı çay ama içeriği meçhul.
Ambalaj süslü, içi karanlık.

Denetim şart.
Takip şart.
“Paketledim oldu” devri bitmeli.

Çay kutsal değildir ama
Emeğe hile karıştırmak günahtır.

“Çayın tadı bozulursa, keyifle demlenmez.”

YAŞAYAN MİRAS RİZE’DE CAN BULUYOR

İşte iyi haber.
Rize’de 19-21 Aralık tarihlerinde ‘Yaşayan Miras Şöleni’ var.

Sergiler…
Atölyeler…
Sahne etkinlikleri…

Kısacası bu şehrin hafızası vitrine çıkıyor.

Bu işler önemlidir.
Çünkü şehir dediğin sadece betonla büyümez.
Kültürle nefes alır.

Geleneksel sanatları yaşatmak,
Genç kuşağa “bak bu senin kökün” demek çok kıymetli.

Üstüne bir de Kıraç geliyor.
19 Aralık Cuma, saat 19.00.
Yeni Şehir Kapalı Spor Salonu.

Türküyle, şarkıyla, ustayla, çırağıyla…
Rize üç günlüğüne hafızasını tazeliyor.

Bu tür etkinlikler turizm broşürü değildir.
Şehrin ruhudur.

“Kültürünü taşıyamayan şehir, yolunu da taşıyamaz.”

KALENDERCE

Rize’nin derdi de çözümü de belli.
Trafikte sabır, çayda denetim, kültürde sahiplenme.
Biraz akıl, biraz vicdan, biraz da hız.
Bu şehir çok şey kaldırdı ama ihmali kaldırmıyor artık.